Twilight (Alacakaranlık)

12:40 Gönderen dexter_fernando


Bazı alt türler evrim geçirmeye müsaittir. Hatta her 10 senede bir, yeni bir şekle girmeyi dahi ihmal etmezler. Ancak bazıları da öylesine geleneksel kalıplara sahiptirler ki bu tür bir değişime direnirler. Oldukları yerde kaldıkları gibi, zamanla da 'yenilik'lerini yitirip geriye doğru gitmeye başlarlar. Fakat kesinlikle vampirlerin evrim değiştirmesine karşıyım. Şimdiye kadar bütün filmlerdeki tabuları yıkmaya çalışan Alacakaranlık sadece bir hayal kırıklığı olarak sinema dünyasında yerini aldı. Romanların fanlarını arkasına alarak sanki sinema dünyasının en iyi filmi geliyormuşcasına galası yapılan film sadece gençlik/korku diye adlandırılan çoğunlukla hayal kırıklığı örneklerine sahip türe balıklama atladı. Vampirlerin gün ışığında parlayan son derece yakışıklı/güzel olduklarını savunan film bu da yetmezmiş gibi tabut ve kazıkın işe yaramadığını da savunuyor. Öncelikle bütün korku türlerinin bukalemun gibi şekilden şekile sokulabildiklerini, bu sebeple de ilgi çekici olduklarını belirtelim. Bu bağlamda hayalet, slasher, gotik, şeytan ve daha nice alt tür de 'yenilikçi filmler' ile onurlandırılıyor zamanı geldiğinde. Vampir alt türü ise belki bunların içinde en gelenekseli. Çünkü vampir mitinin temelinde aristokrasi var. O da ancak 17.-18. yüzyılda aktif olan bir sosyal sınıf. Yani aristokrasinin temsili olan Dracula karakteriyle ya da vampir prototipini taşlamaya yönelik motiflerle yürüyor alt tür. Ayna, tabut, sarımsak ve haç; inançsız ve sadece geceleri sokağa çıkan yozlaşmış aristokratları temsil ediyor.

Sen bu tabuları normalmiş gibi birden yok etmeye çalışamazsınız. Çünkü türün gerçekten takipçileri kesinlikle bunu filme yakıştıramaz. Hatta filme vampir diyerek korku türünde algılamakta çok yanlış. İçinde az yoğun bir gerilim havası, orta aksiyon ve yüksek romantizim var. Film akıldan kızları tavlamaya çalışıyor. Bu yüzden çoğu sinema sitesinde deneyimli incelemeciler filmi kötü bulurken kandırılan izleyiciler 10 veriyorlar. İşşallah yazım en azından bir kandırılan izleyicinin uyandırılmasını sağlar. 17 yaşında bir kız olan Bella'nın ('güzel' anlamına gelen ismi bile manalı) (Kirsten Stewart), yeni geldiği okulun en yakışıklı çocuğuna aşık olmasını, klişeleşmiş motifleri de es geçmeyerek anlatıyor film görünüşte. Ancak bu klişelerin tamamını kullanırken okul atmosferini de gri bulutlarla sarıyor. Çünkü vampirler güneş olunca dışarı çıkamıyorlar. Bu sebeple de okul ortamı zaman zaman X-Men serisindeki mutant yetiştiren okulu andırdığı gibi, aslında güneşsiz ve soluk haliyle de bir yabancılaşma hissi yaratıyor. Bu arada belirmek isterim ki Kristen Stewart'ın oyunculuğu kitaptaki bella karakteri ile uyaşarak harikalar yaratırken Robert Pattison oyunculuk namına hiçbir kırıntı göstermiyor. Mtv ödüllerinde Alacakaranlık ödüllerin çoğunu alırken Milyoner'e ödül verilmemesi çok büyük bir ayıp olarak algılanmalı...
Başarılı bir roman uyarlaması olabilir. Çünkü kitaptaki çoğu şey eklenebilmiş. Güzel bir gençlik romanı olan alacakaranlık serisini bütün gençlere tavsiye ederim. Bunun dışında bizim gibi yaşlılar uzak dursunlar bunun yerine gençler beğeniyorsa bize laf düşmez diyerek işşallah böyle kötü filmlere devam edilmez diye umalım. Türlerin geleneksel yapısının bozulmamasını istemeyenlerin asla yaklaşmaması gereken filmlerinden biri. Vampir neree aşk nerede diye düşünenlerde filmden uzak dursun bunun dışındakiler izleyebilirler. 80'lerin "Karanlık Bastığında"sı, 90'ların "Bıçağın İki Yüzü"sü var ise 2000'lerin de "Alacakaranlık"ı olacak, orası kesin. 10/4

8 yorum:

  1. benay dedi ki...

    eline sağlık ya sonunda bana katılan biri!:) alacakaranlık müzikleri dışında gerçekten vasat bir film! ah benim hastası olduğum anitablake'in bir dizisini ya da filmini yapmadılar ki.. aşksa aşk, vampirse vampir, kurtadamsa kurtadam ! romanlarıyla hem türe saygı duruşunda bulunan hem de elindeki malzemeyi(vampirler ve kurtadamlar) çok iyi kullanan bir seri, devamını okumak nasip olmadı yarım kaldı ama ilk 4 kitaba kefilim ki ilk fırsatta devamını da okuyacağım!

    dexter_fernando senden ricam bu serinin kitaplarına( anitablake serisi) yer veren bir yazı yazman, kısa da olsa:)

  2. dexter_fernando dedi ki...

    Zaten böyle bir yazı planım vardı. Hemen hzırlamaya başlarım. Birde sana süprizm var :)

  3. benay dedi ki...

    ay süprizlere bayılırım :))

  4. Bettra dedi ki...

    Sanırım blogumu buldum :)Korku ve hemen tüm alt türlerine tutkun biri olarak tabi...
    Blogunuzu sevgili Damdaki Adam'ın "orta dünya"sından buldum bu arada.
    Twilight'la ilgili birkaç cümle yazsam karşıt görüşten, ben sanırım gençler grubuna giriyorum, biri olarak ayıp etmiş olmam değil mi?
    "Vampir" türünün Dracula mitinden, bunun da tarihi bir karakter olan Voyvoda III. Vladimir Tepeş yada Kazıklı Voyvoda yada namı değer Kont Dracula'dan geldiğini düşünürsek türün aslen kokuşmuş, yozlaşmış aristokrasinin karakterlerini temsil ettiğini biliyoruz.
    Türleri yakından takip eden herkesin kabul etmesi gereken bir gerçek var: Vampir alttürü can çekişme evresini bile geride bırakmıştı... Sarımsaklar, haçlar, karanlık şatolar vs... artık birçoklarının gülmeye bile tenezzül etmediği öğeler.
    Twilight yazdığınızın aksine çok başarılı bir uyarlama film değil bence ama film olarak türe yeni bir soluk getirdiği tabiri yerinde olursa "küllerinden yeniden var ettiği" bir gerçek. Türü artık klişe bile diyemeceğim şablonlarını bir yana bırakmış ve kendi kurallarını koymuş. Fantastik filmlerde "gerçeklik" olgusunun varlığı elbette tartışılır ancak bu film karakterlerini gündelik hayatın içine yerleştirerek çok daha gerçekçi bir resim çizdi. Öte yandan türe "vampir" diyerek korkunun alt türleri arasına koymak yazdığınız gibi biraz çelişik çünkü bu film daha çok romantik :)
    MTV ödüllerinde Milyoner'e yer verilmemesi bence de bir ayıp...
    Daha yazacak çok şey var tabi ama ufacık bir şey daha: Oyunculuguyla ilgili daha fazla bilgi sahip olmak isterseniz Robert Pattinson'u Little Ashes da izlemelisiniz. O umut vaad eden bir oyuncu. Twilight ta Kristen Stewart kadar iyi degil. Bunu kendisi de kabul ediyor zaten.

    Sevgiyle,
    Bettra
    Not: MTV m

  5. dexter_fernando dedi ki...

    Little Ashes konusunda size katılmakla birlikte onun harry potter ve twilight'taki oyunculuğuna bakarak şuan benim için umut vaat edmiyor. Ama Little Ashes gibi birkaç performans görürsen umut ışığını kabul edeceğim. Uyarlama konusuna gelince kitaba sadık kalınmasıyla ilgili söylemiştim. Ama tabii film son derece havada kalan bir vampir(vampir mitlerinde incelemek bile yanlış) filmi. Türe yeni bir soluk getirmeye çalışsa da sinemada büyük bir hayran kitlesi toplayan tabuları yıkmaya çalışmış. Bu korku alt türüne büyük bir hakimiyeti olanlar için kabul edilemez. Ama vampir türünle ilk kez tanışan ve Robert Pattison hayranı herkes için harika bir film. Bu arado romantik bir türdür. Vampir bir alt tür yani ben gerilim-korku türünün alt türünde incelemek için demiştim. Çünkü romantik diye adlandırdığımızı türün alt türü yoktur. Yan türleri vardır o başkadır.

    Efektleri hiç söylemiyorum gerçekten berbattı. filmde dikkat çeken tek şey başroldeki çocuk, onun da dikkat çekmesinin tek nedeni tam bir Benicio Del Toro çakması olması…Görüldüğü üzere globalleşen dünyada vampirlere Amerikan sinema endüstrisi (yayıncılığı ile paralel) şekil vermektedir. Vampirlerin geçirdiği bu denli değişim ise düşündürücüdür. Çünkü zamanla bizden biri olma yoluna gitmektedirler. Bizim gibi giyinip, bizim gibi yaşayıp, hatta bizim gibi sokaklarda dolaşmaktadırlar. Bu bilinçli yönlendirmenin altında yalnızca bir manipülasyon olduğunu düşünmek ise biraz yanıltıcı olabilir…Gerçek bir vampir türünün harika örneğini izlemek aynı zamanda da romantizim görmek istiyorsanız Let The Right One In filmine bir göz attın.

  6. kişisel depresyon anları dedi ki...

    ah izlediğimde bu ne dediğim berbat filmlerden biri neden bu kadar çok hit aldı şaşırıyorum herşeyiyle berbat...

  7. Bettra dedi ki...

    Film elbette bir sinema sanatı dehası değil bu çok açık. O nedenle sanatsal değil de ticari filmler kulvarında değerlendirilmeli ve ortaya koydukları bu açıdan değerlendirilmeli. Efektler konusunda haklısınız diyecek pek birşey yok. Çıplak sıradan gözlerle görülebilen hatalar konusunda da. Yine de herhangi bir tür, alt yada yan türe yeni bir bakış açısı eklendiğinde buna geleneksel yapıya olan bağlılık nedeniyle olumsuz yaklaşan anlayışıa karşıyım.
    Gir Kanıma yada orjinal ismiyle Lat Den Komma In'i festivalden hemen sonra izlemiştim. Bu iki filmi karşılaştırmak bana Sezen Aksu ile ne bileyim işte yeni bitme bir şarkıcıyı aynı yarışmaya sokmak gibi geldi. Filmin "Romantik" olduğunu düşünmüyorum pek. Daha çok dram ve eleştirel bir bakış vardı. Oldukça faklı, sanatsal ve başarılı buldum ancak beni doyuran bir "vampir" filmi değildi. Twilight ta vampirlerin aramıza karşıp bizim gibi giyinip bizim gibi yaşadıklarını eleştirmişsiniz ya, Gir Kanıma'da da durum farklı değil ki? Thomas Alfredson son derece minimal ve gündelik hayatla içiçe ve bireyselliğe vurgu yapan bir yaklaşımla yerleştirmiş vampir Eli karakterini. Twilight bir vampir filmi değilse Let The Right One In da olamaz. Çünkü o da klasik şablonumuzdan çok uzak.
    2008in bence önemli, türü farklı bir çerçevede sunan iki filmidir Twilight ve Let The Right One In. Beğensek de beğenmesek de...

    Sevgiyle,
    Bettra...

  8. dexter_fernando dedi ki...

    Bu arada güzel bir yorumlamanız var isterseniz birşeyler karalayabilirseniz yazınızı yayınlayabiliriz...

Yorum Gönder