İçerde

20:10 Gönderen dexter_fernando


Karnında doğmamış çocuğuyla geçirdiği trafik kazası sonucu kocasını kaybeder Sarah. Garip bir sessizlik içerisindeki kaza sahnesinin ardından doğumdan hemen bir gün öncesine gideriz. Bir kadının yaşayabileceği belki de en zor dönemlerden biri: İlk doğum. Ve bunun üstüne bir de kaybedilen koca. Bütün bunlardan hamilelik korkusunun binbir yolla dışavurulacağı bir korku filmi çıkacağı daha en baştaki tekinsiz havadan belli.

Gerçekten de özünde, bilinçdışı korkuların bedene bürünmüş hallerinin filmi "İçerde"; ama bu korkuların tezahürü öyle ustalıklı bir gerilimle ve basite indirgenmekten öylesine uzak bir yapıyla kuruluyor ki, "İçerde", baştaki tüm o kuşkuları bertaraf ediyor. İlk bakışta bol kanlı bir korku filminin altını hamilelik korkusuyla yapay bir şekilde doldurmaya çalışan bir seyirlik izlenimi veren "İçerde", olaylar ilerledikçe, sımsıkı saran atmosferi ve çok katmanlı okumalara imkân veren altmetni ile son zamanlarda eşine az rastlanacak kadar başarılı bir korku/gerilim yapıtına dönüşüyor. Bu ardı ardına incelediğim 4. Fransız filmi oluyor. Hepsinde de görebileceğiniz gibi gore dozu son derece yüksek ( Kan revan) Evin içi/evin dışı, bedenin içi/bedenin dışı "İçerde", tüm bu yaptıklarıyla da yetinmiyor. Sarah'nın genel, tanımlanamaz bir korkuyla kendini tıktığı evin içini ve dışını tersyüz ediyor; güvenlikli olan ile tekinsiz olan birbirine giriyor. Sarah'nın o tehlikesiz özel alanı, hatta kendi bedeninin içi ve dışı belirsizleşiyor.Bedenin içi/bedenin dışı, evin içi/evin dışı ayrımı anlamını yitiriyor.

Bir yandan televizyon ekranından uzaktan ve 'güvenli' bir şekilde takip edilen, arabaları yakan, 'güvenilmez' göçmen Fransızlar ise evin ta içine kadar giriyor (ama bebeğe esas tehlike onlardan değil, Sarah'nın güvenliğini sağlamakla görevli polisten geliyor.) "İçerde", tüm bunları yaparken hiç çekinmeden (ve belki bazen fazla fütursuzca!) grafik şiddet sahnelerine başvuruyor, her yanı kan gölüne çevirmekten imtina etmiyor. Ama tüm bunlar filmle uyuşmazlık içinde değil, aksine film, tüm o kırmızılığı ve vahşetiyle, bol kanlı, zorlu bir sezaryen deneyimi gibi. "Betty Blue" ve "Trouble Every Day" filmlerinden sonra Béatrice Dalle'ı yine unutulmaz bir karakteri canlandırırken izlemek isteyenler kesinlikle izlemeliler. Ben parmağımdaki kanı görünce kan tutar beni diyenler için belki de baya sert bir film. Son yıllarda Fransızların çektiği sert filmlerden.




1 yorum:

  1. kişisel depresyon anları dedi ki...

    başarılı bulduğum bir fransız filmi. gerek hikaye gerekse kurgu insanı içine çekiyor. merak ve heyecan içinde olacakları iziyorsunuz.. içinde bir kurgu olunca onda kan insanı raharsız etmiyorda...

Yorum Gönder