Musallat

10:00 Gönderen dexter_fernando


Türk sineması, korku filmi denemelerine yenilerini eklerken; teknik güçlükler bir yana, soyuna özel iki riski göze alıyor: Gülünç gözükme ihtimali ve izleyicinin kronik önyargısı. Dünya sinemasının yükselen ve kendini alt türlerle yenileyen korku türü ile karşılaştırılma endişesinden olsa gerek, Türk korku sineması, tercihini çoğunlukla dini temalardan yana kullanıyor.

Büyü, Araf, dabbe ve semum daha devamı gelecek gibi duruyor. Örnek cin geçidi filminin yakınlarda beyazperdeye gelmesi gibi. “Üç harfliler” diye adlandırılan canlılarla o kadar çok ilgileniyorlar ki hepimiz yamulacağız o olacak. Kesinlikle değişmesi gerekenler var. O kadar çok başarısız yapım gördüm ki. Artık Türk yapımı korku filmlerinin afişlerine bile dokunamaz oldum. Başarısız yapımların ortaya çıkmasının nedeni esas kaynağı bulamamaları olabilir. Türkiye’de çekilen korku filmleri gerçekten özgün olabilselerdi, gerçekten Türk korkusunu ortaya koymuş olsalardı muhakkak ki yurt dışında da ilgi çekebilirlerdi. Bir de tabii teknik açıdan bir Amerika, Avrupa, bir Uzakdoğu korku filmiyle kıyaslayamazsınız, bu da Türk Korku Sineması’nın bir eksikliğidir. Folklor üzerine gitmek gerekiyor. Bir de batıl inançlar var, onlar önemli ama korku sinemasına bir temel teşkil edecek bir korku edebiyatımız ya da bir fantastik edebiyatımız yok. Bizim korku filmi için beslenebileceğimiz Folklor önemli bir alan tabii ve o alanda da deneme yapan genç yazarlar var. Verilebilecek isimler de var ama mesela Anadolu Korku Hikâyeleri kitabı önemli. Bu arkadaşlar bu işi yaptılar. Korku Sineması Batı’da başta bir tür olarak ortaya çıkmıyor. 1910’lu 1920’li yıllarda belirli yazınsal yapıtların sinemaya uyarlamasıyla başlıyor. Frankenstein’ı ilk çeken korku sineması yaptığının farkında değil, biz edebiyat uyarlaması yapıyoruz diyorlar. Ama işte o temel zenginliği var. Türkiye’de bu yok. Onun için tematik olarak biz halen yabancı kaynaklara göz kırpmak zorunda kalıyoruz.Bana sorarsanız İyi bir korku filmi olması için ille özgün bir tematik izlemesi şart değil, çünkü o özgün tematiği izleyebilmek çok zor aslında. Korku sineması bütün dünyada yaygın hale gelmiş bir türdür. En önemlisi, seyirciyi ister klasik türlere başvurarak ister daha değişik bir şeyler ortaya çıkartarak etkilemesi, gerçekten korkutabilmesi ya da heyecanlandırabilmesi. O da kolay bir şey değil.
Filmin bir diğer iddiası, teknik donanımı. Görsel efekt anlamında, özendiğimiz yenilikleri vadeden film; Türk sinemasının ilk dami bebeği, Matrix uçuşu, Ben Nye imzalı plastik makyajlar, yeni montaj teknikleri ve 5 ay süren post prodüksiyon süreci gibi büyük cümleler kurarak göz boyuyor. Siz gerçekten harika senaryolu bir film ortaya çıkaramadığınız sürece bu türde unutulmazlar arasına giremeyeceksiniz. Her şeye rağmen, ‘Musallat’, Türk korku sinemasını ileriye taşımaya çalışıyor. Zaten, yönetmen Alper Mestçi, televizyoncu kimliğiyle, karşımıza birbirinden yenilikçi ve başarılı işler çıkartmış, öncü yeteneklerden. Film, hem kendisinin, hem yapımcı ve başrol oyuncularının ilk sinema filmi olma mazeretini taşıyor. ‘Musallat’ gülünç bir film değil; sadece, bir yandan ortaya çıkan işin niteliği, diğer yandan iyi niyet ve gayret bakımından, bir ‘sinema öğrencisi filmi’ izlenimi veriyor. Filmde ki acelece senaryoyu hızlandırma havasını hissettim keke olmasaydı.

7 yorum:

  1. içten-chan dedi ki...

    güzel inceleme olmuş her zamanki gibi. türk korku filmleri cidden gülünç oluyor. bu dinli cinli konulara takılmayı türk korku sinemasının çocukluk hastalığı olarak nitelendirebilir miyiz hocam?

  2. dexter_fernando dedi ki...

    Kişiden kişiye değişir. Fakat neden olmasın? Böyle de adlandırılabilir.

  3. Şenay- Doğam dedi ki...

    Saydığınız bu filmlerin hiç birini izlemedim.. hatta şu an yazının içinde yer alan resime bakarken bile bir tuhaf oldum.. :P

    Belki Korku filmlerin de bir yere gelebilmek için zaman var ama , diğer dallar da türk sineması önemli adımlar attı ve atmaya devam ediyor...

  4. kişisel depresyon anları dedi ki...

    izlediğim filmler arasında en başarılı bulduğum korku filmidir musallat. evet eksileri çok olabilir ama diğerleri gibi direk ön plana atlamıyor. üç harflileri kullanma sebeplerinden birisi de herkesin bilmesinden kaynaklanıyor olabilir. yani onları herkes bilir ve onlardan herkes korkar. hikayeleri meşhurdur.
    anadolu medeniyetlerin incelersek aslında bir çok korku hikayesinin temelini atmış oluruz ama biz yakın kültürümüzden bi haberiz. hal böyle olunca basit korku filmlerinden öteye geçemiyoruz.
    korku filmleri son dönemde reaksiyon geçirdi. din her zaman korku filmi için temel oluşturmuştur. çünkü din bir korku, çekinme aygıtıdır. her ne kadar refah örnekleri verilse de her dinde korkutma hat safhadadır. bu sebeptendir ki din her zaman korku filmi öğesi olarak kullanılacaktır. islam dini diğer dinlere oranla daha korumacı bu konuda yani kendi ile ilgilenilmesini pek istemiyor. aslında bunu yapan insanlar ve tutuculuğu. kıt islam dini bilgimizle nelerden korkabiliriz? cin, azrail, deccal, kıyamet, ruh, melek... elbette bunların en basidi cin ve hikaye sıkıntısı olmayan bir konu. el mahkum bu konu irdelenmeli. Bizim sinemamızda araştırmacılık yok... aslında bütün sorun bu..

  5. Şenay- Doğam dedi ki...

    Bir cesaretimi toplasam da ızlesem :)

  6. dexter_fernando dedi ki...

    Topla cesaretini :)

  7. Adsız dedi ki...

    her ne kadar her yönden eksik olsada ben bunu izledikten sonra gece korkumdan tuvalete bile gidemedim :( cindi seytandı inanıyorum :(

Yorum Gönder