Sınırda

10:31 Gönderen dexter_fernando


Neo-nazilerin yeni faşizm yorumu, son zamanlarda Almanya'da yaşananlar, azınlık meseleleri ve Paris banliyölerinde çıkan olaylar, Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan yeni kutuplaşmanın yönünü işaret ediyor. Sınırda işte tam bu konulardan yardım alarak yürümeye çalışan bir film. Özellikle son zamanların korku türüne yeni ve çarpıcı birer yorum getiren Fransızların belki de Yüksek Tansiyon’dan sonra en etkileyici yapımı.

Bir grup Cezayir asıllı Fransız, yapılan seçim sonrası çıkan ayaklanmada çatışmaya giriyorlar ve başkarakterimiz Yasmin'in ağabeyi ağır yaralanıyor. Hastaneye alelacele bırakılan ağabey, biraz da geç kalan müdahale nedeniyle hayatını kaybediyor. Ardından bir çanta dolusu parayla şehirden kaçan dört kafadar, başlarına geleceklerden habersiz Lüksemburg sınırında bir otele sığınıyorlar. Konudan kısaca bahsettikten sonra diğer Fransız korku filmlerinin ortak noktalarını bulalım. Yüksek Tansiyon, Sheitan ve Sınırda kırsal kesimdeki şiddette yoğunlaşmaya çalışırken İşkence Odası, İçerde ve Onlar haneye tecavüz konusu üzerinden bizi etkilemeye çalışıyor. Filmler belki de kötü eleştirildi. Fakat 1970 yıllarında Amerika’da ortaya çıkan istismar sineması örnekleri 2000 yıllarında Fransa’da ortaya çıktı.

Film kesinlikle harika bir anlatıma sahip özellikle ilk başlangıcında politik bir gerilim filmi havasında başlayan sonra aksiyon filmleri öğesiyle beslenen gittikçe yavaşlayan ve son 30 dakikasında psikolojimize zarar kana bulama sahnesiyle dolu bir film. Otelin atmosferi karanlık ve boğucu kahramanlarımız faşist otel sahipleri tarafından yaklaşık bir buçuk saat boyunca türlü işkenceler görüyor, akla gelebilecek her türlü grafik şiddet yüzümüze vuruluyor ve film kendisini de tabiri caizse kan revan içinde izlettiriyor. Bu anında size biraz Teksas Katliamı ve Otel filmi dozundaki gore öğesiyle alışıldık bir korku filmi gibi gelebilir. Ama gore türü hayranınsanız kesinlikle doyurucu olabilecek bir film… Film, başlangıç bölümünde çeşitli politik konulara parmak basmayı denerken, hümanistçe yaklaştığını sandığı karakterler birer karikatürden öteye geçemiyor. Zaten "faşist" olarak tanımlanan şahıslarda, karakter gelişimi açısından, fazlasıyla yüzeysel kalıyor.












Bu kadar zorlayıcı sahnelerden ve faşizmden bahsederken, "Sınır(da)"nın akraba olduğu film "Salo ya da Sodome'un 120 Günü"nden ("Salò o le 120 giornate di Sodoma", 1975) bahsetmemek olmaz. Sunum ve 'gösterme' şekli olarak "Salo"ya oldukça yakın duran film, seyircide benzer duygular oluştursa da "Salo"nun zamanın şartlarına muhalif duruşunun yanına bile yaklaşamıyor. Çünkü "Sınır(da)"nın görsel olarak yaptıklarını onlarca film zaten yaptı. O yüzden bu konuda herhangi bir sansasyon yaratamayacak kadar zayıf bir film olarak kalıyor "Salo"nun yanında. Bugüne kadar imzasını attığı 30’dan fazla müzik videosuyla adını duyuran genç ve iddialı yönetmen Xavier Gens, ilk uzun metrajlı filminin kendi eğilimlerine uygun olmasını tercih ederek "Sınır(da)" ya imza attı… Kesinlikle izlemelisiniz…


1 yorum:

  1. Adsız dedi ki...

    bu film çıktığından beri sürekli izlemek istedim üzerinden yıl geçti ama hiçbiyerde yok bulamıorum ve aynı şekilde yüksek tansiyonda.. iki filminde gerçekten izlenilmeye değer mükemmel film olduğu söleniyor..

Yorum Gönder