Funny Games

12:25 Gönderen dexter_fernando

İzleyeni son derece rahatız ederek politik,ayrımcılık, toplumsal şiddet, kişiler arasındaki iletişimsizliği, dönemin önemli olaylarını, yabancılaşmayı, duygusal buzlaşmayı, aile yaşantısının sıkıcılığını ve yozlaşmayı çarpıcı diller ile anlattığı filmlerinden biri de kesinlikle Ölümcül Oyunlar’ dır. Şu sinema dünyasında filmlerini zorlukla izlediğim, sinirden parmaklarımdaki tırnakların hepsini yediğim(çok yanlış bir davranış) tek yönetmen Michael Haneke’dir. Benny’ nin Videosu filminden sonra Michael Haneke’ den böyle bir film geleceğini zaten biliyordum.


Ne kadar yerinde olacak bilmiyorum ama bu film için şöyle bir örnek verirler. Bir baba oğlunu sigara içerken yakalar ve onu bir odaya kapatıp önüne 10 paket sigara atarak bunları bitirmeden odadan çıkamayacağını söyler. Babasının teorisi ise kısa sürede aşırı oranda sigara içmek zorunda kalan çocuk, abartı sigara tüketimi yüzünden hasta olacaktır. Bu sayede hayatı boyunca ne zaman sigara görse iğrenecektir ve bir daha içmek istemeyeceğidir. İşte Ölümcül Oyunlar’ da böyle bir deneyim. Filmin asıl amacı sinemada ve televizyonda gösterilen kurgusal şiddete alışmış izleyiciye gerçek şiddettin çirkinliği göstermek olsa gerek. Filmin basit kurgusu burjuva bir aileyi esir alan iki psikopatın, gece boyunca aileyi türlü işkenceden geçirmeleri etrafında dönüyor.


Fakat bu sefer anlatım, kurbanlar yerine katillerin tarafını tutuyor. Açıkçası bir süre sonra katillerin elinde olan kumanda ile ne olursa olsun katillerin galip geleceğini biliyoruz. Sonuçta seyirci normalde 2. yarıda kurbanların kurtulacağını bekliyor fakat Michael Haneke maalesef her zaman iyilerin kazandığı sonlardan sıkıldığını açıkçası bizim gözlerimizin önüne seriyor. Her ne kadar yaratılış sebebini anlasam da, dişe diş, göze göz tarzı yaklaşımın ilgi çekici ve hatta doğru olduğunu düşünmüyorum. Hatta Haneke’nin kalabalık bir partide bağıra, bağıra tezini kanıtlamaya uğraşan bir sarhoşu hatırlatan gösterişçi ve didaktik tarzının yer, yer rahatsız edici olduğunu itiraf etmeliyim. Fakat film acaba gerçekten bize gerçek şiddettin kötü yanını mı göstermeye çalışıyor. Yoksa amacı sadece bu olayları bizim yarattığımızı son derece etkileyici bir şekilde anlatmak mı? Ama şundan eminim ki Michael Haneke bizleri eğlendirmekten çok sarsmayı hedefliyor olmalı ki çoğu filminin galasında “Size huzursuz seyirler dilerim” sözlerinle filmlerini izletmeye başlıyor. Toplumumuzun ne durumlara düştüğünü ve insanlığın ne hale geldiği anlatan filmleri çoğu kişiye anlaması zor olarak geliyor. Michael Haneke’ nin filmleri çoğu kişiye de basit geliyor aslında tam tersi olmalı. Çünkü bir ev mekânı ve birkaç kişiyle film çekiyor olsa bile bazı sinema izleyicisi son derece etkiliyorsa ve anlamasını zorlaştırıyor, derin anlamlar yüklüyorsa o filmler kesinlikle basit değildir. Ve Michael Haneke anlaşılması zor yönetmenlerden değildir. Sadece kullandığı kavramların işimize gelmemesi ve gerçeklerden kaçmamız bu filmleri anlaması zor hallere getiriyor o kadar. Filmlerinin hepsinden kanın akmasına sebep olan öğelerin başında biz olduğumuzdan bahsederek aslında hepimizin “kötü” karakterler ile iş birliğinde olduğumuzdan bahsederek şiddetle yatıp, şiddetle kalkan bizlere ulaşma çabasına giriyor.



Yeni çevrimini yapmasının da tek nedeni ilk yapımın sansür gibi olaylar yüzünden istediği kitleye ulaşamamasıdır. Yoksa Michael Haneke yaptığı filmlerinde asla ticari kazanç için olmadığını söylemek isterim. Keyifli ve rahat başlayan filmin müzik kullanımındaki profesyonel değişim ile nerelere gelebileceği hemen tahmin ediyoruz. Bundan sonra belki olacakları tahmin ederek filmden sıkılanlar olabilir. Fakat kesinlikle aklınızda beliren senaryonun ters köşeye yattığını görünce yönetmenin bu konuda ne kadar usta olduğunu anlayabilirsiniz. Facia, son derece kibar ve terbiyeli bir konuşma diline sahip olan gencin kapıyı çalıp yumurta istemesi ile başlar. Bundan sonra fiziksel şiddetten çok ruhsal şiddettin bütün sinirlerimizi yerle bir edecek azap gibi bir film bizi bekliyor olacak. Yavaş, yavaş eski performansında düşüş gördüğüm Michael Haneke maalesef beni haksız çıkartmayı başardı. Burjuva sistemine yaptığı saldırıları yüzünden birçok tepki alsa da Michael Haneke katillerin bakışlarıyla bizimle iletişime geçerek “Aslında şiddetin sokaklarımızdan evlerimizin içine kadar girdiğini” anlatıyor. Katillerin bakışlarını kelimesi geçmişken oyuncuların performansların göz doldurduğundan bahsetmek istiyorum.

Özellikle de Susanne Lothar aralarından en iyisi sanki gerçekten işkence görmüş gibi bize o dehşet olayları aktarıyor. Perdenin arkasında kalmayan düşünceler, oyunculuklar ile dolup taşan filmin özelliklede kayık sahnesinde katillerin konuşmaları son derece zeki, gelirleri ve kültürlü olduklarını söylüyorlar. Evden eve taşınan tehlikenin farkına varacağınız bir yapım diye düşünüyor ve yazımı Michael Haneke ile bitirmek istiyorum. Size huzursuz seyirler dilerim-Michael Haneke



0 yorum:

Yorum Gönder