Kontes
11:52 Gönderen dexter_fernando
Sitemde haberini yayınladıktan sonra çoğu kişinin merakla izlemek istediği kontes filmini sonunda izledim. Şunları belirtmek isterim ki böyle güzel bir filmin sadece İstanbul’da 2 salonda gösterilmesi Turizm ve Kültür bakanlığının büyük bir ayıbıdır. Film ‘insanlık tarihinin ilk kadın seri katili’ olarak nam salan Macar kontesi Erzsébet Báthory’nin ‘kan Kırmızısı’yla vaftiz edilmiş hikâyesini anlatıyor. Filmde gerek yönetmen, gerek müzisyen gerek senaryo yazarı ve muhteşem oyuncular şimdiye kadar Erzsébet Báthory anlatan en iyi filme imza atmışlar.
Filmin konusundan biraz daha kapsamlı bahsetmem gerekirse 1560 doğumlu Kontes, 14 yaşında iken nüfuzlu bir Lord ile evlendirilir. Dönemin en güzel, akıllı ve güçlü kadını olarak anılan Kontes, erkeklerin hâkim olduğu ve sadece onların sözünün geçtiği bir dünyaya başkaldıran bir kadın olarak öne çıkar.
Bir davette kendinden oldukça genç olan Istvan’a âşık olur ve tutku dolu bir aşk yaşarlar. Fakat bu mutlulukları uzun sürmeyecektir. Istvan’ın babası Kont Thurzo oğlunu ondan ayırmak için planlar kurmaktadır. Kontesi, yaşı büyük olduğu için oğlu tarafından sevilemeyeceğine inandırır ve Kontes sonunda ancak bakirelerin kanıyla yıkanarak genç kalabileceğine inanmaya başlar. Bir sürü bakire kadın kaleye getiriliyordur ve bir daha da ortaya çıkmıyorlardır.
Erzsébet de giderek daha çok deliriyor ve takıntılı hale geliyordur. Sevdiğinin babası tarafından kurulan politik bir komplonun kurbanı olduğunu fark ettiğinde ise artık çok geçtir.
Efsaneye göre yaklaşık 650 genç kıza işkence yapıp onları öldüren ve genç kalabilmek için kanlarıyla yıkanan Kanlı Kontes olarak da bilinen 16. yüzyıl Macar kontesi Elizabeth Bathory'nin hikâyesi… Tipik biyografi türü bir film olmayıp dağa çok tarihi diye adlandırılan türe yatkın bir gerilim filmi yapmaya çalışmışlar. Tipik biyografi filmlerinde gerçeklik vardır. Fakat Elizabeth’in hikâyesi gerçek olduğuna dair ipuçları olmasına rağmen efsaneyi temel olarak bir film yapılmıştır. Belki de bu yüzden hikâyesi bana güçlü olarak geliyor. Fakat filmdeki her şey bu kadar güzel olduğundan yönetmenin performansını pekte başarılı bulamadım. Şuana kadar bir ödülü olmayan filmin Oscar ödüllerinde kesinlikle En İyi Kadın oyuncu ve en iyi kostüm dalında aday olacaktır. Özellikle en iyi kadın oyuncu demişken Julie Delpy bunu sonuna kadar hak ediyor. Sonuçta başta erkeklerin hâkim olduğu bir dünya da ayakta kalmaya çalışan güçlü kadını başarılı oynarken aşk acısı çeken ve aşkını kaybetmemek için her türlü manyaklığı yapabilecek tehlikeli ve akıl sağlığını yavaş, yavaş kaybeden kadını mükemmel oynamış zaten. Şuana kadar yapılmış çoğu filmde en iyi kadın rolüne aday olacak bir oyunculukta göremedim. En iyi kostüm konusuna gelirsek 16. yüzyılın bütün özellikleri taşıyan elbiseler aynı düşeş filmi kadar ustaca kullanılmış. En iyi film kategorisi için biraz sert bir film olacağından emin değilim.
Öte yandan son yıllardan izlediğim en iyi film…
4 Ağustos 2009 16:41
ilginç bir filme benziyor.izlemeli
4 Ağustos 2009 18:00
evet izlemeliyiz gösterimden kalkmadan.bu tip filmler evde izlenilince zevk vermiyor.
4 Ağustos 2009 18:14
Kesinlikle tavsiye ediyorum. İzlemezseniz çok şy kaybedeceksiniz :)
4 Ağustos 2009 18:40
gerçekten de 2 salonda gösterilmesi çok saçma. abuk sabuk filmler her yerde gösterilirken bu filmi yok saymışlar.ben izlemek istiyordum ama gazetelerde yorumları okudum.çok sıkıcı olduğu yazıyordu.vazgeçtim izlemekten.şimdi de izlememekten vazgeçtim. izleyeceğim. :))
4 Ağustos 2009 18:51
Sen benim yorumlarıma güven. Gazetelerdekilerin hepsi avara gavara, revep ivedike mükemmel diyenler böyle filmlere sıkıcı diyor.
5 Ağustos 2009 12:34
valla bu film istanbul film festivali'nde gösterildiğinde gidememiştim şimdi 2 salonda gösterilmesine şaşırmadım(festival filmlerinin çoğunun kaderi bu!) artık ev sinemasında izleyeceğim...
5 Ağustos 2009 13:00
İşşallah ev sinemasına gelir. Ben sinemada izlemiş olsam bile yine evin tadı başka...
22 Ağustos 2009 15:46
bu filmi ben de izlmek istiyorum ama şimdi :( kadının hayat hikayesini okudum yaptıklarını okudum, kadın hakkındaki tüm söylentileri okudum sonu kötü olmuş ayrıca kadının ama bu film istanbulda gösteriliyor ve ben izmirdeyim uff çok kötü :(
22 Ağustos 2009 16:28
Evet, zaten bütün festival filmleri böyle haksızlığa uğrar Alacakaranlık iki kere gösterilir. Bu film gösterilmez ki bu film sanat filmi...